Gerçekleşmiş bir ütopyam: Okur Bahçesi

Abdullah Reha Nazlı
6 min readAug 3, 2023

--

2013 yılında Samsun’da yaşıyor, tasarım işleriyle uğraşıyordum. Memleketim Kütahya’da iken Ankara’dan önemli bir danışmanlık işi almıştım. Samsun, Ankara, Kütahya arasında gidip geliyordum. Tam bu zamanda Kütahya’da etrafındaki binaların arasında boş bırakılmış bir yer keşfettim.

Yandaki dershane öğrencilerinin izmarit attığı, arada bir mangal yapılıp çöp bırakıldığı, moloz dökülmüş bir yer. Bir zamanlar dikilmiş ama hiç gelişmemiş bir sarmaşık, biri dut, biri çınar olmak üzere iki şahane ağaç. Ama kimse potansiyel güzelliği görmemişti.

O zamana kadar Türkiye’de ”kitap cafe” şeklinde bir uygulama yoktu ve ben de olabileceğini düşünmüyordum. Bir sonbahar günü zemine düşmüş yaprakları görünce Instagram’a fotoğraf çekip ”burayı okuma bahçesi yapmak istiyorum” demişim.

Okumanın sebebi, kıymet bilmeyen, güzellikleri görmeyen insanlara nazaran, sadece şahane bir düşünce gücüne sahip insanların gidip tadını çıkarması idi. Bu bahçeye kapısı açılan yeri ofis olarak kullanmaya başladım. Bir yıla yakın süre iş düzeni oturtup tamamen Kütahya’ya yerleşmiştim. Arada babamın sahibi olduğu kitabevine yardım ediyor, akşamları tasarım ve danışmanlık yapıyor ve her cuma günü Ankara’ya gidiyordum. O arada şehirden de önemli işler almaya başlamıştım.

O dönemin bütçesi ile elime her geçen paradan ayırarak zemin düzenledik, bahçıvan çağırdık, halı aldık, taflanlar ve çimler diktirdik. Ama güneş görmediği için çimler ve küçük ağaçlar tutmadı. Pek çok süslü püslü fikri reddettim. En az müdahale ile en şahane yönünü yani zaten mevcut olanı ortaya çıkarmaya odaklandık.

Bu arada kitap okuma sistemini ilk kullanan 100 okurun harika insanlar olması nedeniyle bu iki projem birleşmiş oldu. Yani bahçeyi kitap okurları kullanacaktı. Tek kapısı bahçeye açılan bir okuma ortamı. Küçük birkaç masa, banklar ile huzurlu ve yeşil bu ortamı güz aylarında açtık. Kitap okurları, laptopu ile çalışanlar ve sessiz sakin takılan romantiklerle harika bir ortamdı.

Ama dershane öğrencilerinin istilası üzerine bir süre sonra durum değişti, okurlara yer bulamamaya başladık. İnanılmaz çay satışı gerçekleşiyor, bahçeye her gün yüzlerce kişi girip çıkıyordu. Menü genişliyordu. Ama kesinlikle istediğim bu değildi. Öncelikle bahçede konuşmayı yasakladık. Bu da yetmedi. Laptopuyla çalışanlar, oyun oynayanlar, ders çalışanlar da okurlara yer bırakmıyordu. Sonradan kitap okumak dışında her şeyi yasakladık. Sadece kitap okurlarının geldiği, o güne kadar hiç görülmemiş bu ortam bizi sonradan ulusal basına taşıyan konu oldu; çünkü kütüphanelerde ders çalışılıyor, cafelerde oyun oynanıyordu. Sadece kitap okunan bir yer burası vardı.

Yine bir şeyler eksikti. Gerçek okurların her gün gelip bahçede çay-kahve içecek bütçesi olmuyordu. Bunun üzerine kitap okuyana çayı ücretsiz hale getirdik. Sonradan kahve için gerekli bütçeyi de ayarlamayı başardık ve kahveyi de ücretiz yaptık.

Bu kez de kimse gelmiyordu. ”Sadece kitap okunan, konuşmanın yasak olduğu, içeceklerin ücretsiz olduğu” mekan fikri insanların aklına yatmıyordu. Reklamcı olarak sosyal medyayı da kullansam bir türlü buranın hangi kesime hitap ettiğini insanlara anlatamadım. Oysa ben de yıllardır dışarı kitap okumak için çıkan biriydim ve şehirde böyle bir yere ihtiyacı olan birileri mutlaka olmalıydı.

Bir gün biri geldi. Orta yaşlarda, koltuğunun altında kitabı olan birisi. Geldi, bahçeye çıktı ve sessizce kitabını okudu. Kuşların sesini dinledi, sigarasını yaktı, bahçeyi amacı dahilinde kullandı. Biz de onun kitap okurken fotoğrafını çektik ve internette paylaştık. Ertesi gün iki ayrı grup geldi, aynısını yaptılar. Onları da paylaştık. Aylarca süren reklam işe yaramamıştı ama insanlara ne yapılacağını gösterdiğinizde herkes anlamıştı. Herkes örneği takip ve taklit etti. Bir daha reklam verme gereği duymadık. O günden sonra biz ve herkes ne yapılacağını anlamıştı.

İşte böyle 6 yıl boyunca dört mevsim inanılmaz manzaralara sahne olan bir bahçe oldu. Sadece okurlar, sadece kitap okumak, ücretsiz kahve. Her bahar yeniden bahçıvanlık yaptım. Her gün bahçeyi kendim suladım. Her mevsim ayrı heyecan olduk. Bahçedeki fotoğraflar defter kapağı, ayraç, telefon arkaplanı oluyordu. Sevgiyle sulandığından mıdır nedir; sarmaşıklar, taflanlar ve ağaçlar öyle şımardı, öyle güzelliğe ulaştı ki, ben dahil 8 yılda güzelliğine her gün bir daha şaşıyorum. O çöp atılan, moloz dökülen unutulmuş bahçe; bir şehirde bir kitapçıdan açılan ayrı bir dünya olmuştu.

Türkiye’nin en ünlü yerlerinden biri olmaya giden, internette ara ara viral olan bahçemizde her nedense 2018’den itibaren tuhaflıklar yaşanmaya başladı. Kitap-cafe kültürü, romantizim kuşağı, absürd mizah ile arabesk edebiyat kitlesi ortaya çıktı. Elbette önceden de varlardı ve hatta ”sadece okumak” dediğimizde kesinlikle anlamıyorlar ama bahçeye girmeden kapıdan dönüyorlardı.

Ancak 2018 sonrası okurların dikkatini dağıtmayı umursamadan bahçeye girip selfie çekmeye, bitkilere basmaya, bankların yerini değiştirmeye, bağıra çağıra konuşmaya, gizlice ders çalışmaya falan başladılar. Sosyal medyada birkaç like almak için bir kez gelip kovulana kadar fotoğraf çekinmek isteyenler, inanılmaz güzel ruhu olan mekanı mahvediyordu.

Banklara isim kazımaya kadar giden olaylar sonrası bahçeyi dışarıya kapattım. Bugün kitabevi 50 bin kitaba ulaştı ve Türkiye’nin en harika tasarımına ve ortamına sahip yerlerinden biri. Ama kapıdan bir hışımla biri girer ve bahçe kapısına yönelir. ”Kapalı mı?” ”Kapalı” Ve etrafındaki kitaplara bakmadan çıkar gider. İnanılmaz şekilde kitap-kafe kitlesi artık kitaplarla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerden oluşuyor. Girip kitap okurken fotoğraf çekinip çıkacak ama kitaplarla hiç işi olmayacak.

O günden sonra da bahçıvanlık ve sulama işleri yapmaya ve bahçeyi gözüm gibi korumaya devam ediyorum. Kışın bembeyaz, baharda yemyeşil, güzün yaprak dolu ve yazın gölgesinde huzur içinde artık sadece ben kullanıyorum.

Elbette her yerde kitap okunabilirdi. Okurlar evinde daha rahat okuyabilir. Çoğu kişinin mesaisi ve mesafesi kalkıp buraya sürekli gelmesine uygun değildi. Burası para kazanmıyordu, yani işletme değildi. Ama burası bir manifestoydu. 6 yıl binlerce insan şehirde birilerinin kitap okuduğunu insanlara gösterdiler. Yeşil, huzurlu, herkesin birbirine güvendiği, birbirini rahatsız etmediği, kuşların ve kedilerin bile insanlara güvenip yanlarına kadar geldiği bir cennet yaşandı. Burası dünyanın kalanına bir mesajdı.

Abdullah Reha Nazlı
13.12.2021

--

--