Cafede kitap okumanın felsefesi

Abdullah Reha Nazlı
3 min readAug 13, 2023

2015'lerde ajansım, stüdyom, kitabevim, kitap-cafem vardı. Her şeyle az az ilgileniyor, yoğun çalışıyordum. Günler başladığı gibi bitiyordu. Küçüklüğümde başlamış üniversitede yerleşmiş okuma sürecim birkaç yıldır aksamıştı. Aylardır neredeyse hiç okumuyordum, kendimden neredeyse nefret etmeye başlamıştım.

Her yeni okumak istediğim şahane kitaptan alıyordum, rafımda birikiyordu. Ama onları okumadan önce başka kitaplar okunmalıydı, onlardan önce başka kitaplar. Asla sıra gelmeyeceke her kitap bir stres sebebiydi. Vakit yarattığımda bile ofiste okuyamıyordum. Ya telefon bildirimi gelir, ya aklım bir işe takılır, ya misafir gelir. Kendi kitap cafeme herkes okumak için gelirdi ama benim aklım işe ve çocukların verdiği hizmete takılıyordu. Üstelik herkes selam veriyordu.

Bir kış günü. Saat 22'yi biraz geçmiş. Mutsuz müşteriler, yetişecek işler, ödenecek borçlar. Hayata bunun için gelmediğimi düşündüğüm bir an telefonu ofiste bırakıp fırlamak istedim. Tam çıkarken gözüm o gün aldığım ve okumayı çok istediğim bir kitaba takıldı. Yanıma onu da alıp çıktım. 15 dakika yürüdüm, Felicita Cafe’ye girdim. Bir kahve, açtım kitabı okumaya başladım.

Bir saat sonra benden mutlusu yoktu. Yıllar sonra ilk defa tam odaklanarak okumuştum. Telefon, iş, borç umrumda değildi. Bir saat dünyadan kaybolmuştum. Tıpkı üniversitede olduğu gibi. Üstelik inanılmaz şeyler öğrenmiştim.

Ofise döndüm, gece çalıştım. Ertesi akşama kadar iş beni oyaladı. Akşam 20'de kendime diyorum ki ‘harika bir şey vardı, neydi?’ A, evet, kitaplar. Kitabı alıp telefonu bırakıp fırladım.

Aslında dışardıda kitap okumaya aşinaydım, Samsun’da yıllarca böyle okumuştum. Dolmuşta, cafelerde, derste, kantinde… Hatta dışarıda kitap okuyanlar için cafeyi bu fikirle açmıştım. Ama Kütahya’da bunu nasıl unutmuştum? Kendi okuma yeteneğimi nasıl kaybetmiştim? Şahane ofis, şahane cafe, şahane bahçe. Ama hiçbirinde okuyamıyordum.

Samsun’da işe giderken, okula giderken, her yerde yanımda kitaplar vardı. Samsun dolmuşlarında ve tramvayında yüzlerce kitap okudum.

Sorun, okumaya başladığım ortamlarda gün içinde başka şeyler yapmamdı. Sinapslar ortamla bağıntıları şekillendiriyordu. Okumaya başladığımda hala iş yaptığım bilinç modunda oluyordum. Dahası dikkat eşiğim mahvolmuş oluyordu, çünkü ofiste işle ilgilenmediğim anda her şey dikkatimi çekiyordu, yapmam gereken diğer işleri hatırlatıyorlardı. Ortamı değiştirmem gerektiğini yıllar sonra çözmüştüm.

Cafelerde okumaya 10 yıldan fazla süre olmuştu

Sonraki 5 yıl Felicita Cafe’de günde iki, üç saat kitap okudum. Bazen bir günde iki kitap görütüyor, biri bitince diğerine başlıyordum. Ama kafamda çok yönlü ve birbirinden bağımsız bilinen bilimleri aynı haftalarda okuma sonucu pek çok şey inanılmaz şekillendi. Yanlış okuma metoduyla bir ömür keşfedemeyeceğim şeyleri tam odaklanma ile 5 yılda çözdüm. Tabi bu başarıda her haftada çıkan binlerce kitabı tarayan bir kitabevi sahibi olmamın da etkisi vardı. Nokta atış kitaplar seçme becerisi çok şey değiştirdi.

Yeni bir düşünce moduna geçtim, ortamlar biraz değişti. Yıllardır haftada en az 1 bilim kitabını satır satır çalışarak okuyorum. Üstelik gün içinde okumak için hala sadece birkaç saatim var. Ama beynin yanlış yönüne fazla yüklenmezseniz aynı anda pek çok şey yapmanıza izin veriyor. Yeter ki bilinçdışının inanılmaz gücünü kullanalım.

--

--